Bu derbi sadece skordan ibaret değildi; iki takımın ruh hâlini, özgüvenini ve teknik kararlılığını gözler önüne serdi. Maçın ilk 25 dakikasında sahada ne yaptığını bilen, rakibine üstünlük kuran bir Beşiktaş vardı. Siyah-beyazlılar önde baskı yaptı, savunmayı Paulista liderliğinde öne çıkardı ve bunun ödülünü Emirhan’ın golüyle aldı.
Ancak her şey, Orkun Kökçü’nün kırmızı kart gördüğü o birkaç dakika içinde değişti. O an sadece maçın değil, Beşiktaş’ın bu sezonki hikâyesinin de kırılma noktası oldu. Takımın temposu düştü, düzeni bozuldu, güveni kayboldu.
Kırmızı karttan önceki tabloya bakıldığında Beşiktaş adına kaptanlık konusu da dikkat çekiciydi. Mert Günok’un kalede oluşu ve Necip’in yedek kalması nedeniyle değişim kaçınılmazdı belki ama Orkun’un bu sorumluluğa henüz hazır olmadığı açık. 10 maçlık bir Beşiktaş kariyerinde bandı takmak, onun üzerinde fazladan bir baskı yarattı. Bu gerginlik de hataları beraberinde getirdi.
Sergen Yalçın’ın kırmızı kartı da aynı derecede talihsizdi. Sahaya girdiğinde alacağı cezayı biliyordu ama öfkesine hâkim olamadı. Takımının böylesine zor bir anda kenarda ona ihtiyaç duyduğu gerçeğini göz ardı etti. Bu davranış, tecrübeli teknik adamın ikinci Beşiktaş dönemine dair soru işaretlerini büyütüyor.
Fenerbahçe ise bu kaotik ortamdan güç almasını bildi. Tedesco’nun ısrarla kurduğu İsmail–Edson–Asensio orta sahası sonunda meyvesini verdi. Hem İsmail hem Asensio fileleri havalandırırken, Edson da rakibin eksilmesinde belirleyici oldu. Sezon başındaki Amrabat–Fred–Szymanski üçlüsünün etkisizliğinden sonra bu yeni merkez Fenerbahçe’ye bambaşka bir enerji kazandırdı.
Oysa Beşiktaş, 2-0’lık skorla maçı kontrol altına almıştı. Fenerbahçe oyunun hiçbir bölümünde üretken olamıyor, üst üste pas hataları yapıyordu. Ama kırmızı kart sonrası tüm denge değişti. Eğer bir takım bu kadar avantajlı bir konumu tekrar tekrar rakibine hediye ediyorsa, orada herkesin —başta teknik heyet olmak üzere— ciddi şekilde kendini sorgulaması gerekir.
İkinci yarıda Tedesco’nun Talisca hamlesiyle Fenerbahçe oyunu dengeledi, Beşiktaş’ı savunmaya itti. Siyah-beyazlılar zaman zaman çıkışlar yakalasa da bitiricilik eksikliği belirleyici oldu. Maçın son bölümünde Jhon Duran’ın bitmek bilmeyen çabası ve Emirhan’ın talihsiz hatası Fenerbahçe’ye galibiyeti getirdi.
Bu sonuç, sarı-lacivertliler adına sadece üç puan değil; karakter, direnç ve inancın zaferi oldu. Duran’ın o şans kokan golü bile, takımın pes etmeyen ruhunu simgeliyordu.
Beşiktaş cephesinde ise dikkat çekici bir özgüven eksikliği göze çarpıyor. Sanki her oyuncu sahaya hata yapma korkusuyla çıkıyor. Bu ruh hâli, iyi başlayan maçların neden kötü bittiğini açıkça anlatıyor.
Tedesco’nun Fenerbahçe’si teknik olarak mükemmel değil ama fiziksel olarak güçlü, agresif ve birlikte mücadele etmeyi bilen bir takım haline geldi. Dün akşam bunun en net örneğini verdiler.
Sonuç olarak bu derbi, Fenerbahçe’nin inancının ve Beşiktaş’ın dağınıklığının özeti oldu.
Bir taraf küllerinden doğarken, diğerinin artık gerçekten şapkasını önüne koyma zamanı geldi.
