Ankaragücü’nün yeniden doğuş hikâyesi, sadece bir galibiyet serisinden ibaret değil. Bu takım, bir kimlik arayışından geçiyor… Ve o kimlik, Recep Karatepe yönetiminde yavaş yavaş şekillenmeye başladı.
Kastamonu deplasmanında alınan 2-0’lık galibiyet, sahadaki oyundan çok, takımın birlikte hareket etme bilincini göstermesi açısından önemliydi. Geçen haftaki Şanlıurfaspor zaferiyle gelen moral, Kastamonu’da da aynı disiplin ve mücadeleyle taçlandı. Artık Ankaragücü sadece kazanmıyor; nasıl kazanması gerektiğini de biliyor.
Recep Karatepe, kısa sürede oyuncularına dokunan bir teknik adam profili çizdi. Disiplinli ama sıcak, hesaplı ama özgürlük tanıyan bir yaklaşım… Takımın üzerindeki dağınıklık azaldı, roller netleşti. Oyuncular artık birbirine güveniyor, aynı hedefe koşuyor.
Bu yeniden yapılanmanın en sembolik ismi ise hiç kuşkusuz Mahmut Tekdemir. Kariyerinin son dönemlerinde olmasına rağmen, bu formayı sadece giyen değil, yaşatan bir kaptan gibi. Kastamonu’da attığı golün ardından tribünlerden yükselen alkış, belki de onun kariyerinde ilk kez “bir kaptan olarak” duyduğu en anlamlı alkıştı. Yaşına rağmen gösterdiği enerji, gençlere örnek, camiaya güven oldu.
Ancak bu sahadaki başarıyı tek başına antrenör ve oyuncularla açıklamak eksik olur. Çünkü bu takımın bugünkü yapısında, Ercüment Tekin ve arkadaşlarının büyük emeği var. Onların zorluklara rağmen ayakta tuttuğu yapı, bugün sonuç vermeye başladı. Eski yönetimin kurduğu o temel, bugünkü kadronun ruhunu şekillendirdi.
Yeni başkan Nuri Muhammed Yaman ise göreve geleli henüz 10 gün oldu ama kısa sürede camiaya sempatik bir tablo çizdi. Samimi tavırları, kulüp içinde kurduğu diyaloglar ve futbola olan ilgisiyle güven veren bir profil ortaya koydu. Şanlıurfa ve Kastamonu galibiyetleriyle birlikte bu yeni dönemin başlangıcı umut verici oldu.
Bu arada, bu güzel tablonun içinde ufak bir sitem de var. Eski yönetimden olup bugün yeni yönetimde yedek olarak yer alan İsmet Beltan ve Yücel Kaya’nın Kastamonu deplasmanına akredite listesinde bulunmamaları, doğrusu yakışmadı. Bu iki isim de yıllardır tribünden gelen, koltukla işi olmayan, Ankaragücü’nü gerçekten yaşayan insanlar. Gerekirse bilet alır, formayı giyer, tribünden izlerler maçı. Onların adının listede olmaması kötü niyetten değil belki ama, belli ki aceleye gelmiş bir unutkanlık. Dilerim bu sadece bir sehven atlama meselesidir — çünkü bu camianın hafızası, emeği unuttuğu anda gücünü de yitirir.
Ve onursal başkan Mehmet Yiğiner… Her zaman olduğu gibi yine takımın yanında. Onun varlığı, bu camianın moral gücü. Direksiyonu belki artık elinde değil ama hâlâ o aracın gittiği yönü belirleyen kişi gibi. Sessiz, sade ama güçlü bir şekilde Ankaragücü’nün arkasında duruyor.
Kastamonu galibiyeti, sadece üç puan değil, yeniden başlayan bir hikâyenin ikinci cümlesi gibiydi.
Ankaragücü’nün yeniden kimlik bulma yolculuğu devam ediyor.
Bu takım artık ne o eski dağınık görüntüde, ne de kaybolmuş bir inançla sahada.
Artık herkesin içinde bir ses var:
“Biz yeniden doğuyoruz.”
