Genelde ülke, özelde Ankara spor günlüğü ve de daha dar dairede Ankaragücü’ne dair notlar paylaşacağımız makaleler dizemizin ilkiyle birlikteyiz.
Aslında bugün ülke ve özellikle biz Ankaragüçlülerin derinden hissettiği kaos iklimini yazmayı düşünüyordum.
Ankaragücü Yönetiminin aldığı kongre kararı ve sonrasında yaşanan gelişmelere paralel gündemi ıskalama riskine karşı kongre odaklı bir hasbihalde karar kıldım.
Şu ana kadar ki deklare isimler; Aydın Ünalan, Serkan Ülker, Mehmet Nazlı, Muhammed Yaman ve Nazım Barkçin.
Son 3 seçimin rezerv adayı Murat Ağcabağ bu kongrede yok gibi.
Bu tabloya bakınca zihnimde direkt canlanan soru Çalışkanlar Spor Kulübü’ne başkanmı seçiyoruz oldu.
Kimse Çalışkanlar’ı küçümsediğimi falan da düşünmesin.
Bu kulüp, gençlik yıllarımda şahsımın da gidip lisans çıkartmak istediği (ancak başka sorunlar nedeniyle gerçekleşemeyen) önemli bir futbol ocağıydı.
Kulübün en çarpıcı yanı ise Çinçin Bağları orjinli olmasıydı.
Aramızdan 2008 yılında ayrılan Sefa Taşkıran Hoca adeta bir Ankara efsanesine dönüştü.
Takım maçları arkaik bağıntısı nedeniyle daha farklı aksiyon ve çoğunlukla da kavga gürültüyle geçerdi.
Nihayetinde amatör düzeyde tarihî bir misyonu hakkıyla ifa ettiler.
Ankaragücü’nde ‘adayım’ diyen isimlere bakıp ta ortaya çıkan Çalışkanlar Spor çağrışımı işte bu yüzdendi.
Evet tavırlı takımız. Kimsenin göz ardı edemeyeceği bir isyan potansiyelimiz de fazlası ile mevcut ancak Ankaragücü bir Çalışkanlar Spor Kulübü değil.
Faruk Koca kaynaklı enkaz ve takımın son 6-7 yıllık Süper Lig, Birinci Lig ve 2. Lig serüveninin önümüze koyduğu koyu esmer tablo ortada.
Ahval ve şerait bu iken sahipsiz takım hüviyetine bürünmüş Ankaragücü’nü “Bağımsız Ankaragücü Delegeleri” ismiyle organize nitelik kazanan ekip ‘biz varız’ dedi ve yükü omuzladı.
O gün yaşanan değişim 2019’da Fatih Mert’le başlayıp 2023’te doğrudan Faruk Koca’nın üstlendiği, meşhur ve meşum yumruk hadisesini müteakip bir vesayet figürü olarak görev verilen İsmail Mert Fırat’ın 12 Mayıs 2025 tarihli istifasıyla birlikte doğrudan ve dolaylı devam eden 6 yıllık F. K sürecinin bitiş ilanı oldu.
Ercüment Gazi Tekin ve ekibinin başkanlığı kimilerine göre bir kırılma bazıları içinse dönüm noktası olarak okundu.
Geride kalan 5 aylık periyotta amatör ruh ve iyi niyetle Ankaragücü’nü yaşatma gayretinin verildiği kesin bir gerçeklik.
Ancak o amatör refleks beraberinde çok ciddi hatalarında temel zeminine dönüştü.
Zaten yazılıp çizildiği için tekrar etmeyeceğiz ama en son sponsorlarımızdan bir dürümcünün sahibine ait sosyal medya hesaplarını inceledim.
Paylaşımları tek kelimeyle fecaatti.Adam baya militan bir partizan ve uçlarda gezen bir kişilik.
Özünde zaten ciddi bir katkı sunmayan ve profili fazlasıyla düşüren bu ve benzeri işletmelerin kime ait olduğuna falan bakılmadığı ortadaydı.
Başta Mustafa Kaplan tercihi olmak üzere boş dönülen belediye ziyaretleri, abartılı siyasi angajman görüntüsüne ek en hafifinden zamanlaması yanlış açıklamalar, dönemin ilk akla gelen negatif icraatları olarak dikkat çekti.
En nihayetinde bulunmayan para, Kasım ayı sonunda çıkacak puan silme, kalıcı transfer yasağı gibi riskler ve tıkanan finans akışı gibi faktörler yönetimi kongre kararına mecbur kıldı.
En azından durum şeklen böyle.Kongre için geri sayım başladı ve arka planda bazı özel isimlerle görüşmelerin sürdüğünü biliyorum.
Ortaya atılan Mansur Yavaş ve 200 milyon senaryosu tamamen hayal ürünü.Hakan Bilgin oldukça gri ifadelerle risk almayan ve de umut vadetmeyen bir çıkış yaptı.
Amma velakin aday skalası bize 24 Mayıs günü Kuzey Ankara Kongre Merkezinde oluşan tabloyu bir dibe vuruş; bundan sonrası hazan mealinde okuyun dayatısı gibi.
Serkan Ülker, Aydın Ünalan, Mehmet Nazlı, Muhammed Yaman ve Nazım Barkçin beylerin, ‘biz de varız’ dedikleri ilk beyanları o kadar bir birine benziyor ki sanki tek kalemden çıkmış gibi.
Ana eksen vizyon yoksunu, para bende hoyratlığı ve afaki söylemlerden ibaret kısır bir döngü.
İşte bu yüzden yazı başlığı olarak Çalışkanlar metaforunu seçtim.
Ankaragücü’nün marka değerinden ün/nam kotaracak kişilere değil yakın ama acı yaşanmışlığı maddi-manevi silecek bir vizyonere, kurumsal niteliği baskın camiayı heyecanlandıracak bir isme ve kadroya ihtiyacı var.
Merak ettiğim husus ise içerisinde bulunduğumuz mevcut zorluklarla ilgili bu adayların kulübe nasıl bir katkıda bulunduğu.
Mesela Mehmet Nazlı çok iddialı ifadeler ve spekülatif argümanlarla acaba dedirten bir isim gibiydi. MKE, Kalyoncu, Külliye bağlamında bir hayli iddialı cümlelerle daldı sahaya.
Ancak en azından benim ulaştığım sonuç, söylemlerin muhataplar nezdinde karşılığının olmadığı yönünde.
Sayın Nazlı ‘nın, Ankaragücü yönetimin bir süre önce ilettiği küçük bir maddi talebe bile olumlu yanıt vermediğini ilk ağızdan öğrendim.
Diğerleri de camianın aşina olduğu kişi özelliği taşımıyor. Sadece Muhammed Yaman’ın Mehmet Yiğiner dönemi yönetim kurulu üyeliği var.
Ben her şeye rağmen kongre kararı ile mevcut yönetimin blöf yapmadığı kanaatindeyim
.İçlerinde radikal görüş ayrılıklarının olduğunu da biliyorum.
Başkan Ercüment Tekin’le konuştum.Kongreye ilişkin herşey mümkün’ dedi
.Kongreye galibiyetle gitme isteği ise bize alt metin okuma hakkı tanır cinsten.
Tüm negatif şartlara rağmen havlu atmış havasında değiller.
Yine konuştuğum idari kadroda kongrede güçlü bir aday çıkmayacağı görüşü baskın.Mehmet Yiğiner’in en azından onursal başkan vasfını kaybetmek istemeyeceğini hepimiz biliyoruz.
Bu hikaye hazin sonlanırsa da Yiğiner ismi her ne kadar mesafeli durmaya çalışsa da ciddi yara alır.Mehmet Bey’in bu hesapları yaptığından eminim.
Bu minvalde bir ‘B Planı’ var düşüncesindeyim.
Hatta Faruk Koca kanadı ile de temas halinde olduğunu duydum. Şahsen derin Ankara aklının bir biçimde devreye gireceği beklentim yüksek.
Sadece o gün bugün mü bunu bilmiyorum.
Duyumdan öte geçmese de bazı sürprizlere de hazırlıklı olmalıyız.
Güçlü bir kadro ve proje odaklı, güven telkin eden aday çıkmaması durumunda ne olur derseniz Ercüment Tekin revize edilmiş yeni bir listeyle aday olur ve zorlanmadan kazanır.
Şu an yasak riskini ortadan kaldırma amaçlı girişimler başladı. Bazı futbolcularla mesafe de alındı.
Dün Hüseyin Aytekin’le konuştuk.
Bu konuda ciddi bir projesi var.
Kongreye kadar bu yönde yol alınmazsa işler daha da zorlaşabilir.
Bu nedenle mevcut yönetimin hem spor hukuku alanında uzmanlarla hem de Hüseyin Aytekin’le görüşmesi gerektiğini düşünüyorum.
Her şeye rağmen camianın bu pazar Eryaman Stadı’nda kendilerine biçilen misyonu ifa etmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bu maç gerçek manada bir dönüm müsabakası olabilir ve böyle bir ihtimalin belirleyici gücü hiç şüphesiz Ankaragücü taraftarıdır.
Son bir not: mevcut yönetimde bazı isimlere maaş bağlandığı, huzur hakkı tartışmasının yaşandığı ve benzeri iddialar külliyen yalan.
